Ibrahim’in mektubu…

Cok sevdigim, saydigim ogrencim Ibrahim’den mektubum var…. “Hüseyin Bey Merhabalar, Evlendim ve çok mutlu bir evliliğim var allaha şükür. İstanbul Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak dersler veriyorum ve aynı zamanda Marriott otel zincirinde müdür yardımcısı olarak çalışıyorum. Sizden öğrendiklerim hayatımı değiştirdi. Çok para kazanıyor, çok önemli işlere önderlik yapıyorum. Sizin dediğiniz gibi insanın icine cin girer gibi sizin başarılı olma yeteneğiniz gecti banada. Hergün sizi anlatıyorum öğrencilere ve nasihatlarınızı hiç unutmuyorum. Bir yaşam tarzıydı sizden öğrendiğim. Size çok teşekkür ederim. Sevgi ve Saygilar” Ve benim kendisine cavabim… “Ibrahimcigim, Bekledigim mektubu gonderdin. Talebelere ornek olacaktir. Size kalbinizde sevgiliniz, ruhunuzda da ben olayim demistim. Unutmamissin..Bu mektubunu talebelerin sayfasina koyacagim izninle. Ibrahim Bey olman beni cok mutlu etti. Belki bir yazi daha yazarsin bizim talebelere. Seni anmadigimiz gun yok burada. Eski talebelerimden Ahmet Bilgin’de bir otelin CEO su oldu. Kendisi 6 ayda hayatimi degistirdin demisti. Eski Sofra elemanlarini insallah Istanbul’da toplariz birgun. Beraber bir sohbet ederiz. Bol bol lokantaci yetistirmemiz gerekiyor. Ikimiz bir araya gelebiliriz, artik biseyler organize etmeliyiz. Birseyler yapalim ki Turkiye Cumhuriyetinin reklami tum dunya da olsun. Senin katkilarini bekliyorum. Senin icin herkese doktora yapiyor diyordum, artik hoca oldu diyecegim. Soner’e de selam soyle, beraber gelmistiniz. Beraber birseyler yapmak icin hazir ol, insanlik icin.Esine de selamlar. Sevgiler, saygilar….”

Romatik Erkek Nasil Olunur?

Evde yemek nasil yapilir? Romantik erkek yemegi nasil olur? Romantik erkek saglikli yemek yapar ve saglikli yemek yer…Sizler de romantik erkek olmak istiyorsaniz, Son Durak programinin tum bolumlerini youtube dan izleyip, tuyolar alabilirsiniz! http://www.youtube.com/watch?v=pukk71RV4O4

Herkes para pesinde kosar bizde guzellikler pesinde kosuyoruz.

Herkes para pesinde kosar bizde guzellikler pesinde kosuyoruz. Kucuk cafe acarsin, kucuk bir lokantan olsun, ye, ic dostlarin olsun. Fabrikada aksama kadar toz yutup , aksam olsa da bir lokantaya gitsem diye saatine bakarsin. Lokantan olursa herkes arkadasin olacak, barlara giden insan olmazsin. Herkes sana gelir. Turk yemegi yapilip, turk kulturu ve turk insani tanitilmalidir yurtdisinda. Biz Londranin tam merkezindeyiz, birtek biz variz. Buraya gelip acilan tum diger lokantalar kapandi. Cok sukur biz arkadaslarimizi toparladik. Londrada Michelin guide tarafindan tavsiye edilen birtek biz variz. Kendi yemeklerini de bizim restoranlarimizda yiyorlar. Buradaki yemek yazarlari gizlidir, ellerinde kamerayla gezmezler. Asla taniyamazsiniz.
Sanat ve zanaatin karisimidir bu is. Ayrica guzel yasamin ve mutlulugun da. Sehit olarak Turk olunmaz sadece. Turk kulturunu yasatarak yigit, namuzlu, serefli turk olursun. Ressam, muzisyen, oyuncu nasil takdir ediliyorsa, restoranci da oyle takdir edilmelidir. Hatta daha ustundur. Yemek kulturunde tam turklerin ozu vardir. Devletin sahip cikmasi gerekir. Tekstilde turk oldugun anlasilmaz, insaatta da..Ancak lokantacilik ile turk kulturunu gosterebiliriz. Buraya gelenler de bizi digerlerinden ayiriyor. Turkler mahvolmustu burada, buyukelciler Lubnan restoranlarina gidiyordu. Times gazetesinin yazari, turk yemegi yapan biryer yokki gitsek diye belirtmisti bir yazisinda. Daha sonra ben cevap yazdim ve kendileri geldiler. 25 sene once tum Ingiletereye hitap ettiler, dekoru, dizayn ve yemegi ile en iyi turk lokantasi dediler.
Kendim gibi turklerin cikmasi tek dilegimdir, idealimdir. Hepsi baska isler ile ugrasiyor, kazandiklari parayi baska seyde degerlendiriyorlar. Bizi Middlesex Universitesi, Universite yapti. Dunyada ilk defa bir muessese Universite oluyormus. Westmisnter Universitesi doktora unvani verdi. Hackney College da bize ogrenci gonderiyor. Ingilizler bizi bir hayli onurlandiriyor. Biz isadami yetistiriyoruz, sanati herseyi bir arada ogretiyoruz. Burada restoranlarimizin dizaynini da kendimiz yapiyoruz, su an insaatin ortasinda yaziyorum…

Dünyaca ünlü şef Hüseyin Özer’den iftar ve sahur tavsiyesi

Dünyaca ünlü televizyon kanalı olan BBC’de Dünyanın en zengin insanları arasındaki tek Türk olan Özer, Ramazan ayında yapılan yanlışlar ve ne yapılması gerektiğini ayrıntılarıyla bizimle paylaştı.

AVRUPA AJANSI (AVA) Eda ÜN /
 Londra-İngiltere’nin başketi Londra’daki dünyaca ünlü Özer ve Sofra Restorantlar zincirinin sahibi olan Hüseyin Özer ile Covent Garden’daki Sofra Restorant’ta bir araya geldik. Gayet nezih ve şık ama bir o kadar da samimi bir ortamda yaptığımız röportaj bol kahkahalı ve neşeli geçti. Aile ortamının hakim olduğu restorantta tüm çalışanlar içten ve güler yüzle müşterileri ağırlıyorlardı. Dünyaca ünlü televizyon kanalı olan BBC’de Dünyanın en zengin insanları arasındaki tek Türk olan  Özer, Ramazan ayında yapılan yanlışlar ve ne yapılması gerektiğini ayrıntılarıyla bizimle paylaştı.
Mafyayla Uğraşan Adam
Sıfırdan başlayıp, zirveye kadar geldiniz. Zor bir çocukluk ve gençlik döneminiz olmuş, bize Hüseyin Özer Kimdir kısaca bahseder misiniz?
Gençlik yıllarım hiç birşey. Londra’ya geldikten sonraki hayatımı anlatsam …. Gençlik yıllarım Londra’ya geldikten sonraki hayatım yanında hiç kalır, Garnitür bile olmaz. Londra’da büyük bir mafya var burada onla uğraşıyoruz. Artık Onlardan zevk alır hale geldim. Hayatımın bir parçası oldu. Madem ki çıkmıyor, gitmiyor o zaman tadını çıkaracaksın. Bende tadını çıkartıyorum.
Mafyayla uğraşan bir adamdır. Mafyanın uğraştığı adam daha doğrusu.Beni yıldıramadılar. Pek yılmaya niyetim yok, beni bilediler. Yılmıyorsun aksine bileniyorsun.
Başarınızın sırrı ne? Nerden geliyor bu başarı
Başarımın sırrı çok çalışmaktan ve dürüst olmaktan. Bir de iyi araştırmak. Türkiye’yi iyi temsil etmekten. Temsil etmenin bir şerefi var burda gururu var. Türkiye’yi temsil etmek önemli bir şey burada.
Londra’da Türk olmak nedir? Yurt dışında Türkler nasıl olmalı?
Yurt dışında yaşayanlar Türkiye’ye kızıyorlar. Kızacağına sahip çık değil mi? Annesine babasına insan kızabilir ama kendi yüzüne karşı kızar, arkasından kızmaz. Türkiye’nin burada arkasından kızıyorlar. Arkasından kızmak doğru değil. Türkiye içinde kızarsın Türkiye’ye ama yurtdışında arkasından kızmazsın. Annen ve baban gibi.. Annen ve babanla içerde kavga edersiniz, dışarda çıkınca onları savunursun. Türkiye benim annem ve  babamdır. Türkiye’yi ben savunurum. Ben Türkiye’ye hayırlı evlat olmak istiyorum. Hayırlı Türkiye Cumhuriyeti’nin hayırlı evladı olmak istiyorum. Tüm meleleketin hiç ayrım yapmadan hayırlı evladı.  Çünkü yurt dışındaysam ben  tüm Türkiye’nin evladıyım. 38 senedir Türk’üm burada. Dolayısıyla 38 defa daha fazla Türk’üm. 38 senedir yabancılarla yaşıyorum, İngiliz’lerle yaşıyorum. Arkadaşlarım İngiliz, Lord’lar, Leydi’ler, Bakanlar, Başbakanlar, Liderler, İşadamları, sade İngiliz vatandaşı ama düzgün vatandaşı. Kebap yiyen İngiliz değil onlar ama. Kebap yiyen İngilizleri İngilizlerde sevmiyor. Orta sınıfla beraber olmak lazım burda beraber yaşamak lazım, dürüst olmak lazım, onlara ayak uydurmak lazım. Onlara Türkiye’nin güzelliklerini anlatmak lazım. Türkiye’nin güzelliklerini devlettin anlatmasını beklememek doğru değil. Zaten Türkiye’nin elçisi, konsolosu, başkolosu’nun görevi Türkiye’yi tanıtmak. Onlar anlatınca onlara inanmazlar.. Ama sade bir vatandaş Türkiye’nin güzelliklerini anlatırsa benim gibi inanırlar. Yurt dışında yaşayan Türkler Devletten bir şey beklememeli, kendileri yapmalı herşeyi. İngiltere’de seyehat ederken devlet mi veriyor şemsiyesini, şapkasını… Türk’ünde centilmeni vardır. Türk’ün centilmeni buraya gelip devleti dolandırmaz. Yurt dışındayken Türkiye’yi yüceltmek şarttır. Türkiye yücelince senide yukarı çeker o. Türkiye’nin itibarı olursa seninde itibarın olur. Türkiye’nin itibarı olmazsa burdaki vatandaşında itibarı olmaz. Sadece askerlik yapmak ile vatana olan hizmet bitmez. Yurt dışındaysan her gün askersin. Yurt dışında olduğun zaman yurdu çok fazla sevmek gerek. Bir ucundan bir ucuna ayrım yapmadan sevmek gerekiyor. Din, dil, ırk, mehsep ne olursa olsun hepsi Türkiye Cumhuriyeti’dir.
“Türkiye’ye Yatla Giden Turist Bizim Restorantlardan Gidiyor!”
Yabancılarında Türkiye’de sizin gibi faaliyet göstermesini destekliyor musunuz? 
Türkiye’ye yatırım yapan çok arkadaşım var benim. Çok büyük yatırımlar yapıyorlar ve her zaman bana soruyorlar “çok büyük yatırım yapıyoruz, doğru mu” diyorlar. doğru diyorum yapın. Türkiye’de “kaldırım yok  ben şikayetçiyim ama yatırım işi çok iyi” diyorum. Türkiye’de mutlaka yatırım yapmanız lazım diyorum. Çok büyük paralar gidiyor Londra’dan Türkiye’ye. Türkiye’ye yatla giden İngiliz turist bizim restorantlarımızdan aldıkları tavsiye üzerine gidiyor.
Kitap okumayı çok seven birisiniz en son okuduğunuz kitabın ismi nedir?
Ben birkaç kitabı bir arada okurum. İngilizce bir kitap okuyorum şu anda isim vermeyeyim. Ruh halime bağlı okuduğum kitaplar. Tek bir kitapla yetinemiyorum ben. Kitap okumayı da çok seviyorum.
En son gittiğiniz Tiyatro nedir ?
Londra’da bir tiyatroya gittim adını şu an hatırlamıyorum. İngiliz komedisiydi 70 ve 80’leri anlatıyordu. 5 üzerinden 5 puan almıştı. Oyunda en çok hoşuma giden ise adam yaşlanmış gelmiş 40, 50 yaşına saçları kırlaşmış. Annesiyle ve babasıyla kavga ediyor. “Siz bana çocukluğumu yaşatmadınız” diyor. Annesi babası şaşıyorlar ve “yaşattık oğlum, seni parklara götürdük, bahçelere götürdük, tiyatro, sinemaya götürdük, gezmeye götürdük, herşeyi yaptık” diyorlar. Adam bu sefer “siz onları yaptınız ama siz bana kötü zaman yaşatmamışsınız hiç. Herkesin bir hikayesi var. Ben çok mahçup oluyorum. Anlatacak bişeyim yok” diyor.
Elemanlarımıda götürdüm, hep beraber gittik. Elemanlarıma ben işçi demiyorum evlat diyorum onlar benim evlatlarım.
Bir kaç kerede operaya gittim ama adını söylersem ayıp olur söylemiyim. Gittiğim zaman orda yemekte yiyorum. Onlar beni tanıyorlar bana güzel yemek yapıyorlar.
En son Wimbledon’da  yapılan Tenis turnuvasıyla ilgilendiniz sporla aranız nasıl?
Tenisi seviyorum. En son Wimbledon’daydım.Bunun dışında At binmeyi seviyorum ve kayak yapmayı çok seviyorum. Ama kağıt oynamayı ya da tavla oynamayı sevmem. Bilmem de zaten.Hiç oynamadım.
“Ben Ruhsatsızım”
Üniversite ile de ortak çalışmalarınız var, yanınızda çok sayıda öğrenci yetiştiriyorsunuz. Vakıflarınızı nasıl kurdunuz?
İlkokula gitmeyince insan bu işlerden çok zevk alıyor. İlkokula gitmediği halde öğretmen oluyor insan. Çok zevkli. İlk kazandığım para ile kurdum ben vakfımı. Çocuklar Okusun istiyorum. Ben okuyamadım diğer insanlar okusun. Okumak yaşam için ruhsattır. Ben ruhsatsızım. Ruhsatım yok benim. Ruhsatsız kullanıcıyım ben.
Onbir ayın sulatanı Ramazan sizin için ne demek?
Ramazan benim için çok önemli. İbadetler içersinde en çok Ramazan’da Oruç tutmayı seviyorum. Oruç iradeli, güçlü bir insan yapıyor beni. Ne kadar güzel bir nimet. Bütün gün, bütün gücünü, iradeni kullanıyorsun. Harika bir ibadet. Mideni dinlendiriyorsun. Komple vücudunu dinlendiriyorsun süper birşey.
Oruç demek ne demek ?
Oruç demek bir ay boyunca gece fazla yemek yemezsen melek gibi bir adam olmak demek.
Sofra Grubu Restoranları’nın ramazan için yaptığı özel bir menü var mı?
Bizim mönümüz her zaman sağlıklı ve dengelidir. İstedikleri zaman gelip burda iftar yemeği yiyebilirler. Hitit yemeklerinide ilave ettim ben. Hitit Uygarlığı’ndan geliyor. Yemek yapmak için tarihe, çoğrafyaya iyi bakmak gerekiyor. onları bilmek gerekiyor.Lezzetten ve göz zevkinin olması gerekiyor. Sunumdam anlamak da tabi.
Ramazan ayında bu kesinlikle ramazan yemeği dediğiniz bir yemek var mı ?
Ben Nütrisistim (alınan besinler ile vücudun sağlığı arasındaki ilişkiyi inceleyen), diyetisyenim. Ramazan ayına gayet uygun yemekler yapıyorum. Ramazan’a da şarap içmeyede uygun benim yemeklerim. Ramazan bitincede o yemeklerle ben şarap içicem. İkisinede uygun benim yemeklerim. Allah’a şükür ikisinide uygun yapabiliyorum ben.
Okurlarımızla paylaşmak istediğiniz bir mönü var mı ?
Bizim sitemize girerlerse orda mönüleri bulabilirler. Çok keyif alacaklardır. Facebook hesabımıza da dahil olabilirler. Sofra Özer facebook için. Orada bir sürü tarifimiz var.
Oruç tutan insanlara neler öneriyorsunuz ramazanda, ne yapmalılar ne yapmamlılar, neyi yanlış yapıyorlar ?
Protein, süt yoğurt, meyve ve sebze yemelerini öneriyorum.Et, süt, yoğurt, balık ve salata olmalı.Zeytinyağı ve tereyağ da çok önemli. Çünkü gün uzun bunları bol bol tüketmeliler. Gece mümkünse çok su içilsin. Gece yemek yiyemiyorlar ise kalıp süt içsinler. İftarı çorba ile değil karpuz ile açsınlar. Kavun, karpuz, zeytin ve peynirle açarlarsa iftarı daha iyi olur. Önceden meyvesini yemiş olur. kiraz var şimdi bol bol, çok faydalı. Kanı inceltiyor.
Bol börek, pide, bakla, pilav yemek yanlış. Çünkü Oruç tutan insanın midesi küçülür. İnsanlar bunları yediklerinde midelerini doldurur, asıl alması gerekene yer kalmaz. İhtiyacı olanı alamaz. Zamanda az, onları eritip başka birşey de yiyemiyorlar. Mutlaka güzel bir salata olması lazım. Bol yeşilllikli.
Basit bir salata tarifi alabilir miyiz sizden ozaman 
Bütün yeşillikleri karıştırın. Birazda domates doğrayın içine. Salatalıkta koyacaksanız önce salatanın çekirdekli kısmını çıkartın ondan sonra doğrayın. Biraz sumak ve balzemik sirke ama çok az olsun ama. zeytin koyup, az tuz ve bol zeytin yağı koyun.
Sofra Grubunun Yeni projesi var mı ?
Yeni projemiz söylenmez. Var ama söylenmez. Gizli değil de… Önce yapmak lazım sonra anlatmak lazım.  Hani olur ya şunu yapacağız bunu yapacağız derler sonra hiç birşey yapmazlar.. yok yağmur yağdı, yok öyle.. biz yapalım sonra… Ben küçükken hiç birşey söylemedim kimseye onu yapacağım bunu yapacağım diye. Ama kendi kendime söyledim. “Adam” olacağım ben dedim “Adam”. Başka hiç birine söylemedim ben. Lokanta açacağım demedim, dükkan açacağım da demedim, para kazanacağım hiç demedim… Adam olacağım dedim. Şimdi o adamlığı devam ettireceğim. O Adamlık önemli. Onu bile söylememiştim ama şimdi söylüyorum.  Adamlığı devam ettireceğim.
Son Olarak Okuyucularımızla paylaşmak istediğiniz yurt dışında yaşayan Türk’lere yönelik bir mesajınız var mı ?
Benim usülümde lokanta açsınlar bende yardım edeyim. Gece sarhoşlara Kebap yapmasınlar. Gece evlerine gitsinler,  çocuklarına baksınlar. Aileleriyle vakit geçirsinler, beraber vakit geçirsinler.Lokantaları benim usul yaptıklarında akşam eve gitme şansları oluyor. Lokanta yapamıyorlar ise eskiden cafelerim vardı o tarzda cafe açabilirler.
Ama bütün Türklere tavsiye ederim cafe shop gibi işyerlerinize sabah 8 de gelirsin akşam 5 te gidersin eve. Aile bir arada olduğunda, çocuklarda iyi eğitim alır. İntihar da olmaz. İntiharın çözümü burada. 24 saat bakkal, 20 saat kebapçı, 20 saat çorbacı çalışırsa çocukları da göremezler, eğitemezler, intiharda olur.
En büyük projemde bu benim daha önce söylemediğim. Şimdi söylüyorum. En sevdiğim en önem verdiğim proje bu benim. Bundan ben para kazanmayacağım ama vatandaşlarım mutlu olacak. Bu usul tüm dünyada geçerli. Türkiye’de de Avrupa’da bu usul çok güzel gidiyor. Sadece Londra’daki Türkler değil, tüm Avrupa’daki Türkler de yapabilir. Amerika’daki Türkler’e de söylüyorum. Benim usülümde sağlıklı, dengeli yemek yapsınlar. Normal saatlerde çalışıyor ve para kazanıyor, para kazandırıyorsun. Bizim yanımızda çalışanlar ayrılıp, Hepsi milyoner oldu. Ben bu milyonerlerin çoğalmasını istiyorum.

Bir Türk Lokantası nasıl olur?

Böyle bir sistem yok. Her milletin lokanta tarzı belirlenmiştir. Ama Türkiye Cumhuriyeti’nin bir lokanta tarzı yok. Bunu sadece Sofra Restoran yaptı. Bu Türkiye Cumhuriyeti’ ne örnek olmalı, dünyaya bu şekilde duyurulmalıdır. İlk defa okulda okutulması gereken bir sistem ortaya çıktı, daha önce böyle bir sistem yoktu. On iki yıl önce Hürriyet Gazetesi’nden Serdar Turgut’ ta bu şekilde yazmıştı.

Mr.Gurme
04.02.2001

Sofra

‘Sofra London Restaurant/Bar’ın hikayesini artık duymayan pek az insan kalmıştır tahmin ediyorum. Adından da anlaşılabileceği üzere Sofra, Londra’da çok popüler olan bir Türk lokantası. Sonunda o başarılarını Türkiye’ye taşımaları da hem bizim hem de onlar için iyi oldu. Tarlabaşı’ na inerken sağda Cartoon Otel var, onun yanında Sofra. Kış aylarında mekanı burasıymış. Ben yazın gidemedim ama sıcaklar başlayınca bar ve restoranı terasa taşıyorlarmış. Terasta yemenin keyfi çok daha fazla olacaktır eminim. İnşallah havalar müsait olduğunda tekrar ziyaret edeceğim bu mekanı. Güzel düzenlenmiş bir mekan. Rahat yiyor, sohbet ediyorsunuz. İlk giden bir müşteriyseniz Sofra’ ya size tavsiyem garsonların önerisini dinleyin. Büyük bir tadım mönüsü var. Mezelerden küçük tabaklarla bir çok örnek getiriyorlar ve sıcak ana yemeklerden de bir örnek tabağıyla bitiriyorlar işi. Bunları yedikten sonra tatlı yemeye haliniz kalacağını hiç zannetmiyorum. Su muhallebisinde çok aklım kaldı artık yazın terasta yerim onu da. Çok ilginç lezzet denemeleri yapmışlar. Bizim bildiğimiz geleneksel mezelerin bazılarının tadıyla güzel bir şekilde oynamışlar. Deyim yerindeyse İngiliz ağız tadına uydurmuşlar hafiften lezzetleri. Bence çok lezzetliydi her şey. Masada dört kişiydik o akşam ve herkes de aynı fikirdeydi. Bu mezeler bizim geleneksel olarak alıştığımız ağırlıkta hazırlansaydı hepsini tadamazdık katiyen, tatsaydık da büyük ihtimalle rahatsız olurduk. Ama tabii bu şekilde lezzetlerle oynamanın teorik bir tartışması da bence açılmalı. Örneğin masaya gelen kısırı ben onun kısır olduğunu söylemeselerdi belki tanıyamayacaktım. Çok da lezzetliydi ama farklı bir kısırdı işte .Bu nüansta meseleyi tartışacak bilgiye sahip değilim. Ama Türk mutfağının batıda büyük atılımlara hazırlandığı bu dönemde şeflerin, restoran sahiplerinin bir gün Sofra’ da buluşup konuları tartışmaları ve hatta bunu bir seminer haline getirmeleri bile düşünülebilir. Sofra son derece bütçelere uygun bir lokanta. O kadar yemek ve Tekirdağ rakısına rağmen dört kişi toplam 52 milyon lira hesap verdik ki bu İstanbul koşullarında artık ‘bedava’ bile sayılacak bir fiyat. Umarım bu fiyat politikalarını değiştirmezler. İşini iyi bilen restorancılar, astronomik fiyatlara gitmeden hem insanları mutlu eden hem de para kazanmasını bilen insanlardır. Ve Sofra bu konuda belki İstanbul’a örnek olursa çok ama çok önemli bir işi başarmış olur.
Bir değil sık sık gidilecek bir mekan burası.

[http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=-223154]

Serdar Turgut’ un dediği gibi seminer gerekli. Hem Türkiye de hem de yurtdışında Türk mutfağı gelişir. Böylelikle hem Fransa’ dan hem de İtalya’ dan daha öne çıkar bizim mutfağımız. Orada ki otellerde restoran açtığımız zaman otelin kendisinden daha fazla kar etmiştik. Swiss Otel’ de öbür lokantalar zarar ederken biz kar ediyorduk. Swiss Otelle anlaşamayınca Cartoon Otel e taşındık onunla da olmayınca ismimizi alıp çıktık. Tatlılara gelince; bizim tatlılarımız çok lezzetli. Türk damak tadına uygun . Mr. Gurme tatlıda yeseydi çok isabetli olurdu. Su muhallebimiz çok hafif ve çok lezzetlidir. Tatlıları ben İngilizlerin damak tadına göre değil Türk damak tadına göre yapıyorum. Öbür Türkler den otuz sekiz kez daha fazla Türküm ben. Modern Türk daha bilgili ve daha beceriklidir, sağlığına daha düşkündür. Arabanın içinde bilgisayar başında geçiriyorlar zamanlarını. Türkler gelişti yemeklerini de biz geliştiriyoruz. Bizim yemeklerimiz Türk yemeklerinin hasırdır. Türkiye’den özel uçağına binip geliyorlar bizde Türk yemeği yemek için. İnşallah ben bunları diğer insanlara öğretip öyle ölürüm.

O Çocuk Bendim

Bir çocuğu eğitiyorum demiştim ya o çocuk bendim. Küçüklüğümden beri öğretmenim ben. Ailesiz kimsesiz bir çocuktum. Millet kötü yol gösteriyordu ben iyi yolu gösteriyordum. Kendisi büyüdü ama ruhu hala çocuk kaldı. Onunla birlikte yaşayıp gidiyorum. O benim işte içimde ki çocuğa sahip çıkıyorum. O çocukluğuma leke getirmeden hala tutuyorum. Dürüst, yiğit, mert, adalet, hak, hukuk.. Bizim Gezi Parkı çocukları mesela demokrasi istiyor. Tabi ki isteyecekler, demokrasi elzemdir. Her şey olsun demokrasi olmasın demek olmaz. Tüm insanlar ayrım yapılmadan bütün inançlarla sevilir, sayılır. Bizim dinimiz komple demokrasi içerir; ekmek aldıysan pakete sar alamayan görmesin. Padişahlarımız bile zafer kazandıkları zaman gizlice girerlermiş kente. Gezi Parkı olaylarında devlet hem halka hem de polise yemek ve  tuvalet temin etmelidir. Çünkü o çocuk bizim çocuğumuz, bir gün yaramazlık yaptı diye ekmeğini ve yemeğini kesmemeli. Burada kalkınmış çocuklar demokrasi istiyorlar. Çocuğun elinden oyuncağını alabilir misin? Bu çocuklar bu ülkenin demokratik bir ülke olduğunu herkese gösterdi. Birilerine gel bizi kurtar demiyoruz. Bizim kurtarıcımız evlerimizde, bunlar gençler! En çok da buna hükümetin sevinmesi lazım. Ne kadar büyük bir nimet onların olması. Bu çocuklarda art niyet yok. Türkiye’miz artık demokratik bir memleket. Üçüncülükten birinciliğe çıkaracak bizleri. Buna katkıda bulunan herkese her lidere teşekkür ediyoruz ki gönlümüz herkesin katkısı olmasından yana. Bu çocuklar her şey ile uğraşıyorlar, çok zenginler. Demokrasi maddi varlık ile trampa edilmez. Bu çocuklara hepimizin birden teşekkür etmesi lazım. Minnettarız. Gençlik sağ olun, var olun siz! Çocuklar gelişir, babalarını ve annelerini de geliştirir. Atatürk’ de Osmanlı’nın genç oğluydu. Osmanlı padişahına yurtdışına çıkarken yirmi bin pound para vermişler, padişah parayı kahyaya verin iaşe işlerine o bakıyor demiş. Yurtdışına parasız, banka hesabı olmadan gidip sefil hayatı yaşamışlar. Ben Atatürk ile ilgili kitaplar okurken Osmanlı’ ya hayran kaldım. Memleketi soymayan, insanları dolandırmayan, milleti birbirine düşürmeyen, böyle padişahlarımız olmuş. Bir de böyle gençlerimiz var, biz ağcımızı isteriz diyen, ne güzel. İlk defa memleketimiz de bir demokratik hareket oldu. Lidersiz! Liderlerin peşinde olan yürüyüşlere demokratik demem. Yurtdışındayım ben, partide desteklemem, takımda tutmam, komple tarafsızlık vardır bende.5th July 2013